24 Kasım 2020 Salı

bile

 bazen istemesen bile isteyip istemediğini cevaplaman gerekir.

 bazen sussan bile susarak çığlıklar atanı duyman gerekir.

 bazen hiç bakmasan bile orada birinin olduğunu bilmen gerekir.

 bazen bedenini gördüğünde ruhunun yanı başına kaçtığını hissetmen gerekir.

 bazen korksan bile sonuna kadar gitmen gerekir.

 sen gittin.


yine korkma..


korkma, yaşayıp bitirdin.

korkma, çok güzel unuttun.

korkma, ben de seni çok güzel uyuttum.

bu yüzden sen de kendini çabucak avuttun.


dene..


dene bir daha becerebilecek misin beni kollarında susturmayı

dene bir daha kilitleyebilecek misin gözlerimi anlattıklarına

dene bir daha gezdirebilecek misin kollarımda usulca parmak uçlarını

dene bir daha söndürebilecek misin ışıkları kalbin çarpa çarpa

hadi dene, durma bile

ve yine korkma

ne de olsa

bu ikinci hatanda

ertesi gün yüz yüze bakmayacağız.

16 Kasım 2020 Pazartesi

artık.

 

artık başka anlamlarda ara.

kendime not bu cümleler artık noktalama işaretleri bile koymuyorum

siz beni eksik ya da yanlış anlayadurun artık ben kendimi anlamak bile istemiyorum

her insanın anlamsız bazı anıları vardır ya benimki de parça parça yavaş yavaş unutuyorum

unutmak istiyor muyum belli belirsiz aklımda dönüp duran bazı saniyeler

zaman geçtikçe zaman dursun istiyorum

içtiğim kahveleri geç aldığım çektiğim nefesten bile tat alamıyorum

ben şimdi sadece sana bakarken aklıma düşen cümleleri kağıda döküyorum

ne yaptım ne yapıyorum kendimden bi haber

ben yürüyorum arkama bakıyorum arkamda yine ben geri dönmemi bekliyorum

bir film sahnesi gibi ruhum bedenime girerken bile ruhumu geride bırakıyorum

kaç parçaya bölündüm bilmiyorum

ufacık bir şeye tedavi ararken bile bunu umursamak istemiyorum

adım adım senden kaçarken yere bakıyorum bir şeytan gibi ayaklarım sana dönmüş ben bunu istemiyorum

geçmişten kaçarken geçmişin kucağına düşüyorum

aynı geceyi kaç gece yaşamak istedim artık sayamıyorum

beni sen keşfet isterken kendimi sana sayfalarca anlatırken buluyorum

sana anlattığım her şeyden kendimi sorumlu tutuyorum ben bundan nefret ediyorum

kendimi tek tek toplayıp bi eğlence gibi fırlatıp atıyorum

ben bir doluyum çok doluyum ama yağmur gibi damla damla yere düşüyorum

izle bak aşağıdayım ama kendimi nasıl da tutamıyorum

her sabah mutlu uyandığım için senden nefret ediyorum

sesinin tınısını ve çekinerek dokunuşunu unutamıyorum

unutamayışımı unutmak istiyorum beceremiyorum

anlamsız ezgilerinde kendimi arıyorum bulamıyorum

sen benden arındıkça ben bir şişe şarap oluyorum

sen yavaş yavaş unuttukça

ben yudum yudum azalıyorum

bir şey yap.

11 Ocak 2020 Cumartesi

-

BUĞU

Geçen gün otobüs ile yolculuk yaparken başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum size. Aslında bir olay değil, bir aydınlanma desek daha doğru olur. 

Ayaktaydım, hani şu herkesin toplandığı pencere kenarındaki büyük boşluk var ya, işte orada.

O koca pencere buğulanmıştı, dışarıda damla damla yağmur..

Benim de migrenim vardır, öyle bulanık bir görüntüye uzun süre bakmak zorunda kaldığımda başım ağrır. 

Pencereden bakarken içeriden değil de dışarıdan ıslanan bir kısmın, buğudan kurtulduğunu, net görüntü verdiğini fark ettim. Küçücük noktadan dışarıyı net görmek istedim. Bunun için zorlandım, zorlandıkça başımın ağrısı geçiyor mu yoksa artıyor mu fark edemedim. Sonucu ne olursa olsun dışarıyı net görmek istediğime karar verdim. Sonra dayanamadım, durdum ve düşündüm. Parmağımla o küçük noktayı içeriden karaladım. Belki dışarıdaki kadar net olmasa da, görüş alanımı büyütmüş oldum. Daha rahat görmeye başladığımı fark ettim. Sonra dedim ki neden daha fazlası olmasın? Bu kez avucumla daha da büyük bir yeri süpürdüm. Gözlerimin hizasında bir kısmı oldukça iyi görüyordum. Başımın ağrısı da geçmişti. Bu yeterliydi.

Şimdi ben buradan nereye bağlayacağım? 

Demem o ki arkadaşlar, biz bir şey yapmak isteriz, bunun için elimizdeki olanakları ya da karşımızdaki fırsatları göremeyebiliriz. Hayat bize dışarıdan müdahale edemeyeceğimiz öyle bir noktacık verir ki, bizim onu alıp genişletmemiz gerekir. Hatta bununla yetinmeyip çabalayıp daha fazlasını elde edebiliriz. İstediğimiz gibi yoğurur ve şekillendirebiliriz. Kendi görüş açımıza göre düzenleyebilir ve istediğimize ulaşabiliriz. Fazlasına ihtiyacımız da yoktur. Tıpkı göz hizama kadar olan kısmı ellerimle silmem gibi. Kendi hayatımıza bir şeyler katmak ya da onu iyileştirmek istiyorsak bu tamamen bizim elimizdedir. Evren zaten bunun için bize gerekli ortamı oluşturmuş ve kollarını açmış bizi bekliyor olacaktır. Yapmamız gereken tek şey harekete geçmektir. Ne başımızın ağrımasına izin verecek kadar hareketsiz kalmalıyız ne de evrenin bir başkasına sunacağı hayata müdahale edecek kadar fazla hareket etmeliyiz. Biz otobüsten dışarıyı net görebiliyorsak kendimize yaptığımız en saf ve en net iyilik budur. 

İyi geceler..