2 Ağustos 2016 Salı

Susuz, sensiz!

Sen yolundaki kuşları bana getirdin getireli, midemin kelebekleri uçup gitti. Ben biliyordum, kelebeklerin ömrü bir gün değil ki.. En az bir sene yaşıyorlar bak, belli. Ömür değiştiriyorlar kuşlarla. Ömürlerden ömür beğeniyor kelebekler, seni beğeniyor. Seni, bir sene bekliyor. Gelmiyorsun..
Koca bir sene taşıyorlar o renkleri kanatlarında. O seneler acıtıyor toz pembeyi, maviyi.. Kelebekler ve renkler gidince, koca bir ağırlık aldı onların yerini. Soranlara, içime oturmuş diyorum. İçimde kalmış diyorum. Aklıma takıldın sen benim, yüreğime taşındın. Aylar geçtikçe hayal ödüyorsun bana. İçimde barınmanın karşılığında, rüyalarından bir bütçe ayırdın bana. Seni iki dakikadan fazla görmeyeli uzun zaman oldu. Uzun zamandır parlamamış gözlerim. Yeni melodiler keşfetmemiş yüreğimin dudakları. Saçı sakalı birbirine karışmış yüreğimin.
Pas tutmuş..                                                                                                                                                        Sensiz her nefes aldığımda,                                                                                                                                 Pas tutmuş yüreğim.                                                                                                                                           Yaramamış aldığım nefes.                                                                                                                                    İçimdeki sensizlikle temas etmiş yalnızlık,                                                                                                        Pas tutmuş yüreğim.                                                                                                                                               
Bir sabah uyandım ya, uğramaz olmuş kuşlar kalbimin bağına bahçesine. Ve yağmur yağmaz olmuş yüreğimin ormanlarına. Her şey kalbimde başlayıp kalbimde bitmiş. Sen de kalbimde başladın, lütfen bitme.
Bitme, gitme diyorum ama sen başka yerdesin ben başka yerde. Aramızda görünmeyen taş duvarlar var. Ağladığımda ulaşmıyor gözyaşlarım sana. Bağırdığımda buluşmuyor sesim kulaklarınla. Sensizlikle başlayıp yalnızlıkla biten her cümlem bir tokat gibi geri geliyor bana, çarpıp duvara. Ve ben o duvara her baktığımda senin olmayışını ezberliyorum. Kendimi görüyorum. Yüzüme yüzüme vuruluyor yokluğun. Senin o bensiz hayallerin kutluyor bizsizliği benim yüreğimde, illegal. Sen kime sordun be adam taşınırken yüreğime? Sana kim hangi kalemle attırdı imzayı da silemedim bir türlü? Başımı bir yere yasladığımda hep sert mi olacak, soğuk mu olacak bu aşkı yargılayanın sahip olduğu kalp gibi..
En çok merak ettiğim şey ise bunun ne kadar, nereye kadar süreceği.. Başka insanlar daha fazla hayal  ödüyor yüreğime, inan. Alayım onları? Değer mi? En çok sen yakışıyorsun bana. Ellerimin yumuşaklığı geri geliyor, gamzelerim gözlerimin katına çıkıyor. Yüreğimi rendeleyesim geliyor seni görünce. Parça parça edip tüm vücuduma dağıtayım diyorum. Kelebeklerimizin yerini tutmaz belki ama, neşe neşedir canım. Yüreğim seviniyor seni görünce, beni bırak. Birgün oluyor her şey bitti sanıyorum, sonra öyle bir perşembe oluyor ki senden bir işaret geliyor. Bir iz, bir ses.. Yüreğime giden yolların kapısını açıyorum tekrar. Yolcu ediyorum seni yine en derinime. En tenha köşeme götürüyorum seni, kimse bulamasın diye. En karanlık yerine götürüyorum seni yüreğimin, kimse göremesin diye. Sen benden başkasını sev de, seni benden başkası sevmesin.. Başkasının hayallerini süsleme sakın. Başkasının yüreğine taşınma. Kimse yazmasın sana, senin adına, senin adınla.                                                                                                  Yasaksın sen benden başkasına!                                                                                                                                                       Ellerini hiç tutmadım mesela, nasıl bir his hiç bilmiyorum.                                                                            Utandım, ya da dayanamazdım.                                                                                                                                        Dünyanın en parlak elmasına bakmak gibiydi herhalde, sana bakmak. Gözümün önündeydin ama ben sana her baktığımda acıdı gözlerim. İçimi ısıtan o sapsarı güneşe bakmak gibiydi bir yaz gününde, sana bakmak. Sen her yerdeydin ama ben sana her baktığımda yandı gözlerim.                                                                                                                                 Şimdi pişmanım.                                                                                                                                                   Yalnızlıkta mahsur kaldım, sensizlikle. Seni çok az görebildiğimi biliyordu herkes. Yalnızca seni görebildiğim zaman dokunabildim suya. Derin maviye..                                                       Ve ben susuz kalıyorum.                                                                                                                                            Ve ben sensiz kalıyorum.                                                                                                                                         Gel!..                                 


Devamı gelecek.                                                                                                                             


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder