3 Ağustos 2016 Çarşamba

Yaktın Ah Yaktın Beni!

Burada sıkışıp kaldığım sürece değişiyorum. Gülerek ağlıyorum, mutluluktan. Seni aştım, artık seni sevmeyi seviyorum. Yanımda olmasan da. Başkası diyorum, deneyeyim. Hayır. Adımlarım yaklaşsa kalbim uzaklaşıyor. Gözüm baksa ne olur, bu kalbim buluşur mu sabahla hiç sen, güneşim olmadan. Sen olmadan kaynaşır mı gökyüzüyle. Ellerim bir başkasının ellerine dokunsa da, hayallerim birleşmiş çoktan hayallerinle. Çabam boş, bedenim başkasının yanında olsa ne olur, kalbimin yıldızları senin düşlerinde saklıyken. Çok uzakta olsak da birbirimizden, aynı gökyüzündeki yıldızlara bakıyoruz. İşte bununla mutluyum ben. Korkma, kimsede değilim. Ben sen değilim ki sana gelmeden gideyim. Kendime bir söz verdim, koskoca bir günümü sana adamadan bu dünyadan gitmeyeceğim. Biliyor musun ben hiçkimsenin olmayacağım. Hiçkimse için üç sene erken doğmayacağım. Başka kimseye üç elma düşürmeyeceğim. O gök benim! Ben her kafamı kaldırışımda seni görmeliyim. Benim dünyam da sensin. Bu mecazi bir söz değil. Dinle, başka nasıl açıklanabilir ki?                                                                                                                                                                                 Sırf sen kokuyor diye o köşede uyuyakalmak, her nefes aldığımda beş kere duraklamak, isminin beş harfinin teker teker ciğerlerime kadar inişini hissetmek, baktığım her yerde seni görmek..                                                                                                           Rüyalarımda bile..                                                                                                                                                  Başka nasıl açıklanabilir ki?                                                                                                                                                               Sırf senin bir çift sözüne hasretim diye evden kapı dışarı çıkmayıp, mesajını beklemek.. Nasıl açıklanır? Buraya her yazışımda, aklıma gelen o üç senenin hesabını soracak olan cesaretin, intikam duygusunun içime dolması, söyle başka nasıl açıklanır, söyle!      
                                                                                                     
Ben senin ellerini hiç tutmadım mesela. İçimde en çok kalan buydu. Ben her ağladığımda bir ton 'ellerin' aktı ya gözümden, ben her kokunu duyduğumda, buram buram 'ellerin' vardı ya tenimde.. Ellerin vardı işte her yerde..                                                          Ama ben senin ellerini hiç tutmadım mesela. Buna rağmen kalbin hep göğsümde atıyordu. En karanlık ama en mükemmel, en çarpıcı ama en sessiz kısmını ayırdım sana bedenimin.                                                                                                  En kırmızı köşesinde ağırladım seni. Ağlamıştım, kanlı, kırmızı gözlerimle özür dilerim senden, atamadım seni içimden. Özür dilerim anahtarı kayıp yüreğimin o kadar sığıntı yalnızlık arasında. Sen ben günü yüreğim resmen. İğne atsan düşmez yere derler ya, seni atsam düşmezsin sensizliğe.. O kadar kalabalık ki hayal kırıklarım.. Temizlemeye çalıştım. Ben yine kesik, kanlı ellerime özür dilerim senden, atamadım seni içimden. Durdum, şöyle bir geçmişe gittim. Seni o ilk gördüğüm ana gittim. Her şeyin başladığı o ana.. Bir kez daha lanet okudum. Başladım söylemeye..                                                
'Fikrimin ince gülü
Kalbimin şen bülbülü
O gün ki gördüm seni,
Yaktın ah yaktın beni
Gördüğüm günden beri,
Olmuşum inan deli
O gün ki gördüm seni,
Yaktın ah yaktın beni..'

Devamı gelecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder